16 Ağustos 2012 Perşembe

Clutch Algılaması

Clutch, yani kritik onlarda başarılı olabilme becerisi özellikle son yıllarda oyuncular değerlendirilirken fazlasıyla öne çıkan bir kriter olmaya başladı. Öyle ki clutch becerisi düşük olarak nitelenmeye başladılar. Ancak kamuoyundaki clutch algısı, clutch'ın gerçek anlamında uzaklaşmış durumda.

Öyle bir hale gelindi ki clutch kavramını son saniyelerde kritik şut sokmayla bağdaştıranlar çoğunluk halini aldı. Yapılan "clutchlık" karşılaştırmalarında kullanılan ana istatistik son bir dakikada üretilen sayılar ve şut yüzdeleri olmaya başladı. Skorer olarak oynayan oyuncular da doğal olarak burada öne fırladılar.

Fakat kelimenin asıl açıklaması net şekilde oyunun her alanından bahsediyor. Yani olay sadece el yakan topları kullanabilmekle sınırlandırılmamalı aslında. O, clutchlıktan farklı bir beceri ve aynı bir yerde değerlendirilmeli.

Kritik anlar ifadesi de fazlasıyla basitleştirildi ve basitleşe basitleşe maçın son bir dakikası halini aldı. Maçın kritik anlarının, sonucu belirleyen anlarının ve baskının en yüksek olduğu anların yalnızca son bir dakikada olduğunu kim garanti edebilir ?

Bu iki yanlış algılama yüzünden ligin "doğal skorerleri"nden süperstar olanları hemen bu alanda öne çıkıyorlar. Kobe Bryant, Carmelo Anthony ve Kevin Durant. Bu oyuncular şutları üzerinden oynayan doğal skorerler ve skor üretmek her zaman ana görevleri. Skorer bir oyuncunun kritik anlarda şut sokmasını beklemekten daha doğal bir şey yoktur, bu onların kimliğidir. Bunu beceremeyen de asla elit skorer olamaz.

Ancak buradaki ayrıntı ana görevi, oyun stili skorerlik olmayan isimlere yapılan haksızlık. En bariz örneği kesinlikle LeBron James "All-Arounder" tabir edebileceğimiz bir oyuncu ve hiçbir zaman elit şutör olmayan bir isim olmasına karşın ondan son saniyelerde el yakan şutları sokması bekleniyor, boştaki arkadaşına pas attığında eleştiriliyor. Kendisi şimdilerde şut konusunda da daha başarılı olduğu için clutch açısından daha üstlere yazılıyor ama birkaç yıl önce aldığı ve kesinlikle hak etmediği eleştiriler ortada. James'in ana problemi asla maç sonu oynamak olmadı, onun sorunu baskı altında oynamaktı, onu da artık aşmış durumda.

Clutch mevzularında en büyük haksızlık kesinlikle savunmacılara yapılıyor. Kritik anlarda hücumu yapamayan oyuncuya "Clutch değil" etiketi yapıştıranların ona hücumu yaptırmayan savunmacıya "Clutch" denmemesi abesle iştigal değil de nedir ?

Kafalardaki algı değişmedikçe daha çok haksızca yerden yere vurulan ya da göklere çıkartılan adam görürüz.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

2012 Off-Season Raporu

Offseason hala devam ediyor ve sezonun açılmasına da epey süre var ancak offseason değerlendirmesini yazmak için Dwight Howard olayının sonuçlanmasını bekliyordum. Howard'ın geleceği dörtlü bir takas sonucunda belli olduğuna göre yazıyı yazmak için herhangi bir engel kalmadı.

ATLANTA HAWKS (A-)

Hawks'ın yeni GM'si Danny Ferry, birkaç sezondur Playoff'larda orta sıralarda yer alan ancak bir türlü şampiyonlukta iddialı olabilecek seviyeye ulaşmayı başaramayan Hawks'ı eldeki kadronun vadesi dolmadan sağlamlaştırabilecek bir yenilenme programına sokmuş durumda. Bu yolda yaptığı en önemli hamle yüklü kontratının karşılığını veremeyen Joe Johnson'ı takasla göndermesi oldu. Bunun yanında sözleşmesi bitecek olan Devin Harris'i ağır kontratlı Marvin Williams karşılığında kadroya kattı. Bu yenilenme başlangıcı takımdan ayrılmaya çok yaklaşan Josh Smith'i takımda kalmaya ikna ederken, J-Smoove - Al Horford ikilisinin yanına başka parçalar katabilecek salary cap boşluğunu yaratmalarını sağladı. Aynı zamanda yeniden yapılanma esnasında takımın Playoff potasından uzak kalmamasını da sağlayacak bazı işler yapıldı. Şut problemi çeken takımda artık birçok kaliteli şutör var (neredeyse bedavaya alınan Kyle Korver, Anthony Morrow, çaylak John Jenkins) bunun yanında ligin en önemli bench skorerlerinden Louis Williams da kadroya katıldı. Yazı en iyi geçiren takımlardan bir tanesi oldukları kesin.

BOSTON CELTICS (B)

Boston Celtics için bu yaz merakla bekleniyordu keza Big Three'nin dağılması söz konusuydu, dağıldı da. Ray Allen Celtics'i Miami Heat'te oynamak için bırakırken, Kevin Garnett geçtiğimiz sezon yaşına rağmen gösterdiği üstün performansla sağlam bir kontrat aldı ve takımında kaldı, böylece Big Three resmen Paul Pierce, Kevin Garnett ve Rajon Rondo olarak şekillendi. Ray Allen'ın kaybının ardından Jason Terry ve Courtney Lee takviyeleriyle takım tekrar sağlamlaştırdı. Draft'ta 21. ve 22. sıralardan Jared Sullinger ve Fab Melo'yu seçerek kadrolarına genç uzunlar katma yoluna gittiler, Brandon Bass ve Chris Wilcox'la sözleşme yenileyerek pota altında sıkıntı yaşamak istemediklerini gösterdiler. Geçen sezonu sakatlığı sebebiyle boş geçen Jeff Green'e verdikleri on milyon dolarlık kontrat ise bu yazın kesinlikle en büyük risklerinden birisiydi. Takımın yeni bir sürece girdiği kesin, Pierce-Garnett ikilisi ise yine iyi bir yapı içinde belki de son şanslarını kullanacaklar.

BROOKLYN NETS (B+)

Yeni şehriyle Nets franchise'ı yeni bir başlangıç yapma derdinde. Dwight Howard'ı alma çalışmaları sonuç vermese de Deron Williams'ı takımda tutarak yeni bir yapılanma içine girdiler. Joe Johnson takasıyla bir risk almış olsalar da bir yıldızı almış oldular. Brook Lopez'e büyük bir kontrat vererek ona olan güvenlerini gösterdiler, PF için ise Kris Humphries'i yine büyük bir kontratla takımda tuttular. Mirza Teletovic, C.J. Watson, Reggie Evans gibi hamlelerle takım baştan aşağı yenilendi ancak ilk senelerinde kendilerinden bir başarı beklemek hayalcilik olur. Doğu'daki oturmuş takımları zorlamaları şimdilik zor görünüyor ancak her şeyin bir başlangıcı olduğu unutulmamalı.

CHARLOTTE BOBCATS (B-)

Geçen sezon NBA tarihinin en kötü galibiyet yüzdesini tutturan Charlotte Bobcats için 2012 NBA Draftı'nda 1 numaranın alınamaması büyük bir hayal kırıklığıydı. Anthony Davis'le her şeyi değiştirebileceklerini umuyorlardı. Ancak yanlış bir yola gitmediler. Michael Kidd-Gilchrist gibi çalışkan, iyi savunmacı ve liderlik becerisi olan bir ismi draft ederek geleceğe iyi bir yatırım yaptılar. Kemba Walker, Bismack Biyombo, Gerald Henderson gibi genç ve yetenekli parçalara sahip oldukları unutulmamalı. Yaptıkları Ben Gordon hamlesi bir riskti, sonuç vermesini umacaklar. D.J. Augustin'le sözleşme yenilemediler ve yerine Ramon Sessions'ı bench oyuncusu olarak monte ettiler. Sıkıntılı pivot pozisyonuna Brendan Haywood'la çözüm bulmaya çalıştılar ancak kısa vadede pek bir başarı sağlayacakları söylenemez bu alanda. Muhtemelen bu sezon da son sıralarda olacaklar ancak 2013 NBA Draftı'nda yapacakları seçimle kendilerine yepyeni bir yol çizecekler.

CHICAGO BULLS (D)

Geçen sezonun en büyük şampiyonluk adaylarından olan Bulls şimdi bu noktadan çok uzakta. Derrick Rose'un 2012 NBA Playoff ilk tur ilk maçında sağ ön çapraz bağını kopartmasıyla Bulls için işler karıştı. NBA tarihinin en genç MVP'si Rose en erken Mart ayında dönecek ve atletizmiyle oynayan bir oyuncu olduğu için diz sakatlığından nasıl döneceği de bilinmiyor. Ligin en sağlam bench pota altı savunucularından Ömer Aşık'ı Rockets'ın önerdiği büyük kontratla kaybettiler ve hamle yapmakta da biraz yavaş kaldılar. Rose'un yokluğunda orayı nasıl dolduracaklarını bilemediler bana göre. Marquis Teague gibi atlet bir potansiyeli draft ettikten sonra Kirk Hinrich ve Nate Robinson'la imzalayarak Teague'in önünü tıkadılar. Marco Belinelli ve Nazr Mohammed hamleleri ise fazla önemli sayılamaz. Pota altında ağır bir sıkıntı yaşayacaklar bu gidişle çünkü benchte tek sağlam uzun Taj Gibson olarak görünüyor, eklenebilecek fazla bir sağlam parça da piyasada kalmadı.

CLEVELAND CAVALIERS (C)

LeBron James'in 2010 yazında takımdan ayrılışının ardından yeni bir yapılanma içerisine giren Cavaliers, 2012 NBA Draftı'nda 4. sıradan seçim hakkına sahipti, bu hakkı Dion Waiters'la kullanarak riskli bir iş yaptılar. Waiters'ın sağlam bir altıncı adam olma potansiyeli var ancak bu kadar iyi bir draftta 4. sırayı onun için harcamanın doğru olup olmadığını zaman gösterecek. Üç draft haklarını 17. sıra için göndererek bence hatalı bir iş yaptılar ancak 17. sıradan aldıkları adam Tyler Zeller olduğu biraz hata payı düşük tutulabilir. Jon Leuer, Jeremy Pargo, Kelenna Azubuike gibi hamleler geldi ancak Cavs'in derdinin yine son sıralarda olup 2013 NBA Draftı'ndan bir başka potansiyel kapmak olduğu aşikar.

DALLAS MAVERICKS (B+)

Mavericks için bu yaz çok önemliydi. Kafalarında Deron Williams ve Dwight Howard'ı alarak Big Three oluşturma planları vardı. Howard işi biraz zor gibi görünse de Deron Williams'a çok yakın olduklarını düşünmüşlerdi. Sonuç ne oldu ? Williams Nets'te kaldı, Mavs'in eli kolu bağlandı. Draft'ta da 17. sıra karşılığında üç hak alarak doğru iş yaptılar ama bu hakları pek de iyi kullanmadılar, tabloda birçok potansiyel dururken Jared Cunningham tercihi yaptılar. Yine de bir süre sonra akılları başlarına geldi ve gayet iyi hamleler yaptılar. O.J. Mayo, Chris Kaman ve Elton Brand'i kadrolarına katarken yalnızca Ian Mahinmi'yi vererek Darren Collison ile Dahntay Jones'u aldılar. Rick Carlisle yönetiminde yine Playoff yapmaları muhtemel ancak şimdilik limitleri burası gibi görünüyor.

DENVER NUGGETS (B)

NBA'in en derin kadrolarından birine sahip olan Nuggets, Dwight Howard takasına dahil olarak Al Harrington'ın ağır kontratından kurtuldu ve Andre Iguodala'yı kadrosuna dahil etti. Ancak bunu gerçekleştirmek için çok büyük bir gelişim gösteren ve takımın sisteminde önemli yeri olan Arron Afflalo'yu feda etmek zorunda kaldılar. Iguodala'nın gelişiyle takımın SF pozisyonunda bir yığılma oluştu. Danilo Gallinari, Andre Iguodala, Wilson Chandler üçlüsünden birisi muhtemelen SG olarak başlayacak, bunun Iguodala olacağını söylemek zor değil. JaVale McGee'ye sağlam bir kontrat vererek risk aldılar ancak McGee Playoff'ta faydalı olabileceğini göstermişti. Potansiyelli Anthony Randolph'un alınışı, draftta büyük bir şansla ellerine gelen potansiyelli Quincy Miller'ın varlığı ile draft&stash yapabilecekleri Evan Fournier'in eklenmesi Nuggets için olumlu bir yazın göstergesi.

DETROIT PISTONS (B+)

Şaşalı günlerin ardından dağılan ve uzun süreli bir yenilenme sürecine içine giren Detroit Pistons'ın draftlardaki şansı belki de gelecekteki şanslarının da bir göstergesidir ha ? 2010'da Greg Monroe'yu seçmek istiyorlardı, pek de yakın görünmemesine rağmen onlara kalmıştı. 2011'de Brandon Knight'ı seçmek istiyorlardı, aynı şey olmuştu. 2012'de ise Andre Drummond'ı seçmek istiyorlardı, yine aynısı oldu. İkinci turdan aldıkları Khris Middleton ve Kim English de gayet iyi parçalar olabilecek potansiyeldeler. 2012 draftının süperstar potansiyelli iki oyuncusundan birini, pivot ihtiyacı olan bir takımın dokuzuncu sıradan seçebilmesi gerçekten büyük bir şans göstergesi. Bunun yanında kendilerine hiçbir yarar sağlamayan 2010 yazı riskli kontratlarından Ben Gordon'ı takasla gönderdiler, Charlie Villanueva'yı da muhtemelen amnesty edecekler. Pistons'ın iddialı olması için önünde birkaç yıl daha var ama iyi yolda oldukları kesin.

GOLDEN STATE WARRIORS (B+)

Geçtiğimiz sezonun ortalarında Monta Ellis'i Andrew Bogut karşılığında takas ederek niyetini (oturaklı bir takım kurmak) belli eden Warriors sezonun sonlarındaki tanking çalışmasının faydasını görerek draftla kadrosunu daha da güçlendirdi. SF pozisyonundaki açıklarını Harrison Barnes gibi bir potansiyeli alarak kapattılar. Bunun yanında drafttan aldıkları diğer iki isim, Draymond Green ve Festus Ezeli de hiç de boş olmayan isimler. Jarrett Jack takviyesiyle Stephen Curry'e iyi bir yedek bulmuş oldular, gelişmek için iyi yolda oldukları aşikar, haklarındaki tek soru işareti Andrew Bogut ve Stephen Curry'nin sağlık durumları. Yoksa Bogut, Lee, Barnes, Thompson, Curry gayet kalburüstü bir beş gibi görünüyor.

HOUSTON ROCKETS (B)

Houston Rockets bu yazın en aktif takımlarından bir tanesiydi. Dwight Howard'ı alma planları olduğu biliniyordu, bunun için çeşitli parçalar bulmaya çalıştılar, Magic'i ikna edebilecek bir paket sunabilmek amacıyla. Problem yaşadıkları Kyle Lowry'i takasladılar (kötü bir takas olsa da), Goran Dragic'le sözleşme yenilemediler, Luis Scola'yı da amnesty ettiler. Aradıkları PG'yi bir türlü bulamadıkları için neredeyse PG'siz kalacak duruma geldiler ancak New York Knicks'te geçen sezon kısa süreli bir patlama yaşayan ve Linsanity fırtınasını yaratan Jeremy Lin'i riskli bir kontratla kadrolarına dahil ettiler. Bunun yanında Bulls'lu Ömer Aşık'a yazın en riskli kontratlarından birisini vererek dikkat çektiler. Drafttan üç tane potansiyel (Jeremy Lamb, Royce White, Terrence Jones) alırken, önceki sene seçtikleri Donatas Motiejunas'ı da NBA'e getirdiler. Takımın forvet rotasyonu potansiyel dolu. Gözden düşen Kevin Martin'i iyi bir takas paketinde kullanabilirlerse önümüzdeki seneler için başarıya açık bir takım kurduklarını söylemek mümkün.

INDIANA PACERS (B)

Indiana küçük bir pazar olduğu için free agency'den yıldızları ikna etme şansı çok düşük, ancak doğru stratejilerle başarıya doğru ilerliyorlar. Larry Bird geçen sene haklı bir şekilde yılın yöneticisi ödülünü alırken Pacers, Miami Heat'e Playoff'ta zor anlar yaşatmıştı. Pacers'ın yapması gereken en önemli şey Roy Hibbert'ı takımda tutmaktı, yüklü bir kontratla da olsa bunu yaptılar. Draft'taki seçimlerini beğenmedim, daha iyi kullanılabilirdi. Bunun yanında Darren Collison ile Dahntay Jones'u verip Ian Mahinmi'yi almak gibi garip bir iş de yaptılar. D.J. Augustin'le imzalayarak Collison'ın yerini doldurdular ancak daha iyi paketle yapılabilirdi Collison'ın gönderiliş işi. Geçen sezondan daha güçlü bir kadroları var ancak Danny Granger'ın kesinlikle daha iyi bir sezon geçirmesi gerekiyor.

LOS ANGELES CLIPPERS (A-)

Yıllarca kötü yönetilme yüzünden eline geçmiş potansiyelli kadroları birer birer harcayarak ligin dibine demir atan klasik "loser" franchise Los Angeles Clippers'ın yeni yönetimi gerçekten doğru işler yapmayı beceriyor. Chris Paul'ün gelişinin ardından çok da oturmamış bir kadroyla fena olmayan bir sezon geçirdiler, bu sezon ise onun üstüne koymak istiyorlar. Bu yolda çok sağlam hamleler yaptıklarını reddetmek aptallık olur. Chauncey Billups geçen sezon sakattı, bu sezon geri dönüyor, onunla tekrar imzalanması doğruydu. Bunun yanında Jamal Crawford gibi sağlam bir skoreri kadrolarına dahil ettiler, neredeyse bedavaya Lamar Odom ile Willie Green'i ve Grant Hill gibi yaşına göre çok verimli bir forveti aldılar. Geçen sezona göre çok daha geniş ve alternatifli bir kadroları olacak. Hala hamle yapma şansları var, geçen sezon takımda olan Kenyon Martin'le tekrar imzalamak fena bir iş olmayabilir. Bunu yapmasalar bile sorunlu pota altına iyi takviyeler yaptıkları (Ronny Turiaf gibi) bir gerçek ve kısa rotasyonunda da NBA'in en iyileri arasına girmiş durumdalar. Çok olumlu bir yaz geride kalıyor Lob City için.

LOS ANGELES LAKERS (A)

Kuşkusuz yazın en önemli olayının baş kahramanı olan Los Angeles Lakers, gerçekten çok çok olumlu bir yaz geçirdi. Yine klasik kazıklarını çakarak (NBA'in pazarlama stratejisinden mi dersiniz, GM başarısı mı dersiniz bilemem) kadroyu çok güçlendirdiler. Andrew Bynum ve pek de bir değeri olmayacak 2013 Draft hakkını vererek çok istedikleri Dwight Howard'ı kadrolarına kattılar, hem de Pau Gasol'ü takımda tutmuş oldular. Heat ve Thunder gibi iki atletik takımla baş edebilmek için bir atletizm gücüne ihtiyaçları olduğu çok barizdi, Howard'ın peşinden koşmalarında en büyük faktör de buydu aslında. Steve Nash'i Suns'tan alarak nihayet adam gibi bir oyun kurucuya kavuştular, Antawn Jamison'ı benche yerleştirdiler, çok verimli olan Jordan Hill'i de takımda tuttular. Kobe Bryant emekli olmadan en az bir şampiyonluk daha kazanmak istiyor ve Lakers'ın planının geleceğe dair olmadığı kesin. Şu anda ellerindeki kadro tartışılmaz şekilde kuvvetli ancak haklarında iki soru işareti var. 1.'si koç/oyun planı. Mike Brown gibi yetersiz bir koç var takımın başında ve süperstarına topu verip "ne halt yersen ye" diyen bir koçun böyle fazla opsiyonu bir arada tutması çok zor olacaktır. Bu noktada Steve Nash ve Kobe Bryant'ın top paylaşımında çok dikkatli ve ayarlı olmaları gerekiyor, egolar bir yana bırakılmalı. Eğer top paylaşımında sıkıntı yaşanırsa Pau Gasol bir kez daha sönük kalacak. 2. soru işareti ise salary cap durumu. Lakers'ın salary cap'i artık komik derecede kötüleşmiş durumda ve olası bir başarısızlık durumunda geri dönülmesi çok zor olan bir finansal zorluk içine girilecek. Los Angeles çok zengin bir şehir ve Lakers franchise'ının finansal gücü de ortada ancak NBA kurallarıyla baş etmek gerek. Kobe önümüzdeki sezon 30 milyon dolar kazanacak, Dwight Howard önümüzdeki yaz sözleşmesi bittiğinde bir maksimum kontrat isteyecek, Pau Gasol'ün kontratı 20 milyon dolara dayandı, 38 yaşındaki Steve Nash üç yıl için 9 milyon dolara anlaşma yaptı, Metta World Peace'in ağır kontratı ile Howard takasında üstlendikleri ağır Chris Duhon kontratı da unutulmamalı. Önümüzdeki yıl Lakers'ta sadece beş oyuncu yaklaşık 90 milyon dolar alacak ki bu da takımın hamle gücüne epey sekte vuracaktır. Lakers başarılı olmak zorunda diyebiliriz sanıyorum.

MEMPHIS GRIZZLIES (C+)

Ligin en sağlam savunmalarından birine sahip olan Grizzlies'in şampiyonluğa kadar gidebilecek derecede iddialı olması için hala bir gömlek yukarıya çıkmaya ihtiyacı var. Atlanta Hawks sendromuna uğramaya çok yakınlar, yüksek sıralardan bol bol Playoff yapıp elle tutulur başarı elde edememek şeklinde. Bu yaz yaptıkları hamlelerin kendilerine bu yükselişi getirmesi zor görünüyor. Jerryd Bayless ve Wayne Ellington iyi oyuncular ancak neler getirebilecekleri ortada. Bayless hamlesi kağıt üzerinde iyi gözükse de drafttan seçtikleri potansiyelli Tony Wroten ile önceki senenin draftından gelen bir başka potansiyel Josh Selby'nin önünü tıkayacağı için bence yanlış bir tercihti. Wroten'ın D-League'e gönderilebileceği konuşuluyor ki gerçekten yazık olur böyle bir şey olursa. Wroten oynayarak gelişmesi gereken bir basketbolcu çünkü. Eldeki yapı birkaç sene daha gidip iyi yerlerden Playoff yapıp sonra yeniden yapılanmaya girip dağılırsa zerre şaşırmam.

MIAMI HEAT (A-)

Son şampiyonun bu sene kadrosunu güçlendirmek isteyeceği bilinen bir gerçekti çünkü kazanılan şampiyonlukta LeBron James'in üstüne çok çok fazla yük binmişti, ondan her yıl böyle oynamasını beklemek haksızlık olurdu. Yapılan Ray Allen hamlesi aslında Lakers'ın Howard hamlesi kadar önemli bir hamle bana göre. Belki kaliteler aynı değil ama değer açısından yakınlar. Çünkü Heat'in sisteminde şutörler çok iş yapıyor ve NBA tarihinin en fazla üçlük atan oyuncusunu takımda bulundurmak Heat'e çok şey katacak. Sadece bu da değil. Ray Allen topsuz çok iyi hareket ettiği için zaten mükemmel olan Heat spacing'ine çok fazla efektiflik katacak ve Big Three'nin işini kolaylaştıracak. Amnesty edilmiş Rashard Lewis'in alınması da takıma derinlik katan bir hamle oldu. Draft'ta seçilen Arnett Moultrie'nin takımda kalması doğru bir hareket olacaktı bence ama onu takaslayıp Philadelphia 76ers'ın 2013 hakkını alıp Justin Hamilton'ı ikinci turdan aldılar. Howard hamlesinin ardından Heat'ten bir uzun hamlesi bekliyorum ancak böyle bir hamle gelmese bile hali hazırda şampiyonluğun bir numarası olacak bir ekip var ellerinde.

MILWAUKEE BUCKS (D)

Plansızlıkta son nokta : Milwaukee Bucks. Bucks taraftarının GM'lerine sürekli olarak sallamasına anlayış göstermek gerek, çünkü gerçekten plansız iş yapıyorlar. Takım öyle bir halde ki ne iddialı olabilecek, ne son sıralardan da olsa Playoff yapabilecek ne de gelecek için yatırım yapabilecek durumda. Bucks forumlarında "Yine 9. olacağız Doğu'da" diyen kişi sayısı o kadar fazla ki. Ersan İlyasova'yla imzalamaları doğru bir hareketti. Draftta kendilerini geriye atıp Samuel Dalembert'ı aldılar, pivot sıkıntısını çözdüler. Ancak ardından gidip draftta John Henson'ı seçerek (zaten takımda olan Ekpe Udoh ile Larry Sanders'ın kopyası bir oyuncu, daha potansiyelli olsa da) büyük bir hata yaptılar. Joel Przybilla'yı alıp yine uzun bölgesine takviye yaptılar. Brandon Jennings-Monta Ellis ikilisiyle yola devam dediler ki bu ikili "Biz yürümeyiz" diye bas bas bağırıyor resmen. SF konusunda büyük sıkıntıları var, Tobias Harris potansiyelli ama yeterli şansı vermeyeceklerini söylüyor içimden bir ses. Eğer yanılırsam faydalı olacağından ise eminim.

MINNESOTA TIMBERWOLVES (B+)

Timberwolves bir Raptors kadar abartı olmasa da bir Avrupalı sevdasına girmiş durumda, bunda tabii ki en önemli sebep Ricky Rubio ile Nikola Pekovic'in başarıları. Takımı Kevin Love'ın etrafında kuruyorlar ve gayet iyi parçalara sahipler. Bu sene Derrick Williams'ın aktifleşmesini bekleyebiliriz, Michael Beasley ve Wesley Johnson'ın gidişinin ardından. Chase Budinger'ı almak için 18. sıra haklarını vererek en saçma draft öncesi hareketlerinden birini yapsalar da Brandon Roy'a güvenerek ona kontrat verdiler ve iyi bir skorer elde etmiş oldular. Roy'un dönüşünün iyi olacağına eminim. Avrupa'nın parlayan yeteneklerinden Alexey Shved'i alarak da çok iyi bir iş yaptılar. Bunun yanında Andrei Kirilenko'ya riskli bir kontrat vererek onu da aldılar ancak takımın salary cap'i rahat olduğu için AK-47'in iki yıllık kontratı bir problem yaratmayacaktır. Greg Stiemsma hamlesini de hesaba katarsak Wolves'un bu sene ciddi şekilde Playoff potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz.

NEW ORLEANS HORNETS (B)

Chris Paul'ü kaybettikten ve satış işlemi gerçekleştikten sonra Hornets'ın 2012 NBA Draftı'nda 1 numaradan seçim yapma hakkını elde etmesi kimilerinin kafasında bazı soru işaretleri oluşmasına sebep oldu. LeBron James'i kaybeden Cavaliers'ın da bir numarayı almış olmasıyla bunu birleştirenler, Dwight Howard'ı kaybeden Magic'in 2013'te ilk sıradan seçim hakkını elde edeceği üzerinde iddialar yaratmaya dahi başladılar. Bu teori gerçek midir bilemeyiz ancak Hornets'ın çok önemli bir potansiyeli aldığı kesin. Anthony Davis tek başına franchise'a umut getirebilecek bir isim. 10. sıradaki haklarını Austin Rivers'la kullanarak bence hatalı bir iş yaptılar çünkü ellerindeki Eric Gordon'ı zaten takımda tuttular, bu da Rivers'tan bir PG yaratmak istediklerini gösteriyor. Ancak Rivers'ın bir PG olmadığını onu Duke'ta izlerken görmüştük. Ryan Anderson'a riskli bir kontrat verdiler, bunun da yanlış bir hamle olduğunu düşünüyorum çünkü bu Anthony Davis'i beş numara oynatacaklarının bir işareti, bunun da hiç başarılı bir iş olacağını sanmıyorum. Son olarak yaptıkları bir takasla Robin Lopez ile Hakim Warrick'i aldılar. Emeka Okafor ve Trevor Ariza'nın ağır kontratlarını Wizards'a verip salary cap rahatlığı yakaladılar, hedeflerinin bu sene olmadığı gayet açık. Okafor-Ariza olsaydı belki de Playoff yapacaklardı ancak ben planlarını geleceğe aktarmalarının doğru bir iş olduğu kanaatindeyim.

NEW YORK KNICKS (A)

Geçtiğimiz sezonu çalkantılı geçiren Knicks ilk turda Miami Heat'e rakibini hiç zorlayamadan elendikten sonra çeşitli hamleler yapması gerektiğinin farkına vardı sanıyorum. Jeremy Lin'e Rockets'tan gelen uçuk kontratı karşılamayarak çok doğru bir iş yaptılar ve Jason Kidd ile Raymond Felton'la PG rotasyonunu güçlendirdiler. Bu gelişmele en çok top alamamaktan şikayetçi olan Amar'e Stoudemire'ı sevindirmiştir sanıyorum. Bunun yanında free agent piyasasındaki en sağlam pivotlardan Marcus Camby'i kadroya dahil ederek Tyson Chandler'ın arkasına bir yedek koymuş oldular. Faul problemi yaşandığında büyük sıkıntılar içerisine giren Knicks bu hamleyle biraz rahatlayacaktır. J.R. Smith'i cüzi bir miktar ödeyerek takımda tuttular, Ronnie Brewer gibi iyi bir dış savunmacıyı aldılar ve üçüncü PG olarak da Pablo Prigioni gibi kaliteli bir isimle anlaştılar. Kesinlikle en olumlu offseasonlardan birini geçirdi Knicks, şimdi sezon içinde nasıl performans göstereceklerini takip edeceğiz.

OKLAHOMA CITY THUNDER (A-)

Sam Presti'nin ligin en iyi GM'si olduğunu bulunduğum her platformda söylerim. Thunder'da yaptığı programlama sadece birkaç sene içinde gençlerden oluşan bir takımın şampiyonluk adayı haline gelmesini sağladı. Bu sezon Thunder için mühim bir sezon keza Kevin Durant ve Russell Westbrook dışında takımın diğer iki en önemli oyuncusu, James Harden ve Serge Ibaka'nın sözleşmeleri sona erecek ve zengin bir franchise olmadıklarından iki oyuncuyu da takımda tutmak zor bir iş olacak. İki oyuncu da takımda kalmak istese de Thunder'ın bu sezon onları kalmaya ve belki ücretlerinde fedakarlık yapmaya itecek şeyler sergilemesi gerekiyor. Presti yine harika hamlelerle final oynayan takımını daha da güçlendirdi. Gereksiz kalas oyuncularla takımı donatmaktansa Hasheem Thabeet ve Daniel Orton gibi beklenenin çok altında kalmış iki potansiyeli alarak Kendrick Perkins'in arkasına koydular, Cole Aldrich'le birleştirerek. Draft'ta çok büyük bir şans yakaladılar ve draft sınıfının en potansiyelli üç oyuncusundan biri, Perry Jones III 28. sırada kendilerine düştü. Jones potansiyelinin %30'unu bile sergilese bir steal olacaktır, Durant'in arkasında yedek olmadığını da düşünürsek Thunder için her türlü "win-win" senaryosu olduğunu söylemek mümkün. Yetmiyormuş gibi undrafted oyunculardan NBA'e alışmaya en müsait olanı, şutör Hollis Thompson'ı da alarak kadronun en az şans bulacak isimlerine bile değer verdiklerini gösterdiler. Yine harika bir yaz geride kalıyor Thunder için.

ORLANDO MAGIC (F)

Orlando Magic'in offseason performansına NBA tarihinin en kötü offseason performanslarından biri demek abartı olmaz sanıyorum. Dwight Howard masalı nihayet sonuçlandı ancak bu sonuçlanma Magic için hiç de hoş olmadı. Andrew Bynum teklifini reddetmiş bir takım olarak Arron Afflalo, Al Harrington, Maurice Harkless, Nikola Vucevic ve lottery olmayan üç draft hakkına razı olmak tam bir fiyaskoydu. Sağlam bir paket alamıyor olsalar bile yeniden yapılanma için bazı ağır kontratlardan kurtulmaları gerekiyordu ancak olay tamamlandığında ellerinde hala Hidayet Türkoğlu ve Glen Davis'in felaket kontratları duruyor, üstüne bir de Al Harrington'ın ağır kontratını eklediler. Ryan Anderson'ı da kaybettiklerinden şu anda resmen D-League/İçi Geçmiş NBA Oyuncuları takımına dönmüş durumdalar. Arron Afflalo faydalı olabilecek bir isim olsa da takımın en iyi oyuncusunun Afflalo olması pek de hoş bir durum değil. Takıma uyumlu olmadığı bariz şekilde belli olan ve saç baş yolduran Jameer Nelson'a yine üç yıllık kontrat verilmesi, Dwight Howard takasının bir fiyaskoyla sonuçlanması, ağır kontratlardan kurtulma yolunda başarısız olunması, Stan van Gundy gibi bir koçun bir hiç uğruna gönderilmesi derken Magic hayal kırıklıklarıyla ve başarısızlıklarla dolu bir offseason geçirdi. Sanırım onlar için tek ilgi çekici şey 19. sıra seçimi Andrew Nicholson ile 15. sıra seçimi Maurice Harkless'ın performansları olacak. LeBron James'i kaybetmiş Cavaliers'ın ilk sezonundan hallice bir sezon görmeye hazırlanalım.

PHILADELPHIA 76ERS (B+)

Philadelphia 76ers için ilginç bir yaz oldu. Andre Iguodala'nın takımdan ayrılacağı kesin gibi görünüyordu ancak yerine alınacak ismin kim olacağı konusunda hiç kimsenin bir fikri yoktu aslında. Howard takasına girerek girdikleri bu paketten Andrew Bynum gibi bir ismi alarak çıkmaları gerçekten büyük iş oldu. Andre Iguodala, Maurice Harkless ve Nikola Vucevic'i kaybederek ligin en iyi 2. pivotunu aldılar. Bynum hakkında soru işareti tabii ki kontratını uzatıp uzatmayacağı olacak, Sixers iyi bir sezon geçirerek onu kalmaya ikna etmeli. Louis Williams'ı kaybetmiş olmaları, Spencer Hawes'ın Bynum'ın yanında çok uyumsuz kalacak olması ve kısa savunması anlamında güçsüzleşmiş olmaları onlar için önemli sıkıntılar. Lavoy Allen ile çaylak Arnett Moultrie'nin PF pozisyonunda daha fazla süre alması gerekiyor, bench için ise ellerinde Thaddeus Young, Nick Young gibi isimler bulunuyor. Sixers taraftarı eminim Allen Iverson'dan sonra ilk kez bir "go-to-guy"'a sahip oldukları için seviniyorlardır, bu sene Evan Turner'dan büyük çıkış beklediklerini eklemek gerek.

PHOENIX SUNS (B)

Suns ligin plansız ekiplerinden bir tanesiydi ancak bu yaz Steve Nash'in sözleşmesi bittiğinden bir yola girmek zorundaydılar. Nash takımdan ayrıldı ve Suns artık yeni bir doğrultuda ilerleyecek. Luis Scola'yı bedavadan kaptılar, Michael Beasley gibi bir potansiyeli çok da ağır sayılamayacak bir kontratla aldılar, Timberwolves'un hayal kırıklığı yaratan ismi Wesley Johnson'ı fazla şey vermeden kadrolarına dahil ettiler, eski oyuncuları Goran Dragic'e sağlam bir kontrat verdiler. Takım kağıt üzerinde hiç de fena görünmüyor. Marcin Gortat-Luis Scola-Michael Beasley-Wesley Johnson-Goran Dragic beşinin yanında draft seçimi Kendall Marshall, Markieff Morris, Shannon Brown gibi isimelr var. Takımın ana problemi ise belli : Savunma. Takımda savunmasıyla öne çıkan hiçbir oyuncu yok ve Suns'ın hızlı tempolu ve skora dayalı oyun oynadığı da düşünülürse Suns'ın ligin en kötü savunmalarından biri olması beklenebilir.

PORTLAND TRAIL BLAZERS (B+)

Geçen sezon çok çok büyük bir hayal kırıklığı olan Portland Trail Blazers, yaşadığı hayal kırıklıklarından sonra yine iki adet potansiyelle yoluna devam etmek istiyor. LaMarcus Aldridge'ın yanına bu sene drafttan Damian Lillard ve Meyers Leonard'ı eklediler. Nicolas Batum'u zor da olsa takımda tuttular. Genç oyuncular anlamında gayet iyi bir kadroya sahip olduklarını söylemek mümkün, patlamaya hazır bir takım. Ancak şu anda onlar için asıl işler takım savunmasını oturtma (geçen sene fena bir savunma kadrosu olmamasına rağmen çok başarısızlardı) ve istikrar yakalama. Takımın ilk beşi şekillenmiş (Leonard-Aldridge-Batum-Matthews-Lillard) olsa da benchi hala fazlasıyla belirsiz. Eldeki potansiyelleri iyi kullanırlarsa Playoff seviyesine yükselebilirler.

SACRAMENTO KINGS (B)

Ellerindeki potansiyele rağmen başarıya ilerleyemeyen Kings için en önemli olay tabii ki savunmayı oturtmak ve takım içi kimyayı dengelemek olacak. DeMarcus Cousins kendini toparlayıp iyice kanıtlamışken, takımın diğer potansiyeli Tyreke Evans'ın gönlünün kazanılması çok önemli. Evans şu an için takımın SF'si gibi görünüyor ve bundan memnun olmadığı da aşikar. Takımın guard rotasyonu fazlasıyla zengin. Aaron Brooks hamlesi gayet iyi bir hamleydi ama bu hamlenin Isaiah Thomas'ın önünü kesmemesi gerekiyor. SG rotasyonu Tyreke Evans-Marcus Thornton şeklinde oluşturulursa çok iyi olacak ancak Thornton muhtemelen ilk beş başlayacağından takım iyice kısalacak. Thomas Robinson'ın gelişi kuşkusuz pota altını kuvvetlendirip Cousins'ın sırtından biraz yük alacaktır ancak forvet-guard dengesinin ayarlanamaması ve takımdaki savunma eksikliği Kings'in Playoff yapma derdi olan bir takım olmasının önünde duruyor. En azından şimdilik.

SAN ANTONIO SPURS (B)

Geçen sezon mükemmel bir normal sezonun ardından girdiği Playoff'a da çok iyi başlamasına rağmen Konferans Finali'nde Oklahoma City Thunder'a toslayan veteran Spurs için kapı kapanıyor gibi görünüyor, bence tamamen de kapandı. Tim Duncan, Manu Ginobili ve Tony Parker hala harika işler yapmalarına karşın NBA'in değişen şeklinde atletik takımlara karşı koyamıyorlar. Yine de son bir kez takımı güçlendirip denemekte hiçbir sakınca yok. Spurs sessiz bir yaz geçirdi, Fransız Nando de Colo'nun gelişi dışında bir gelişme olmadı. DeJuan Blair'ın takas olayı sonuçlandığında muhtemelen Spurs'ü daha net görebileceğiz, ancak koç Gregg Popovich'in ana planlarından birisinin Kawhi Leonard üstünde çalışmak olduğunu sanıyorum tüm basketbolseverler anlamıştır.

TORONTO RAPTORS (B+)

Toronto Raptors felaket savunmasıyla ünlenmiş olmasına rağmen koç Dwane Casey takımın bu alandaki durumunu biraz olsun toparladı. Takım şimdi çok kötü hücum etmesi yüzünden başarısız görünüyor ancak bu yaz onlar için çok önemli hareketlere sahne oldu. Merakla bekledikleri Jonas Valanciunas bu sezon geliyor ancak üzerine fazla baskı konmaması gerek. PG sıkıntısını (Jose Calderon'la bu işin olmayacağını hepimiz biliyorduk) Kyle Lowry'i neredeyse hiçbir şey kaybetmeden alarak çözdüler. Drafttan aldıkları Terrence Ross nihayet takımın Andrea Bargnani dışında düzgün bir şutöre sahip olmasını sağlayacak. Ross ile DeMar DeRozan'ın uyumu takımın backcourt başarısında kritik rol oynayacaktır. Raptors'ın ilk beşi çok da iyi olmayan Doğu'da Playoff zorlayabilecek gibi görünmesine karşın benchlerinin çok yetersiz olması onları bu yarıştan uzak tutacak gibi görünüyor. Landry Fields eklemesi başarılıydı ancak onun da yapabilecekleri belli. Ed Davis'ten büyük katkı almak zorundalar çünkü takımın diğer yedekleri gerçekten vasat ya da vasatın altında.

UTAH JAZZ (B-)

Utah Jazz'ın artık Playoff'a son sıradan kapak atmayı hedeflemeyi bir kenara bırakıp yeniden yapılanmaya gitmesi kanaatindeyim. Çünkü ellerinde Enes Kanter ve Derrick Favors gibi çok rahat etrafına takım kurulabilecek bir ikili var. Bunun yanında Gordon Hayward, Alec Burks gibi dakikaları artması gereken oyuncular da düşünülürse Jazz'ın geleceğinin parlak olduğu rahatlıkla görülebilir. Ancak Al Jefferson ve Paul Millsap'in hala takas marketindeki değerleri yüksekken kullanılmıyor oluşu bence Jazz yönetiminin büyük bir başarısızlığıdır, hatta korkaklığıdır. Enes-Favors ikilisinin Jefferson-Millsap ikilisinden savunmada daha istekli olduğu da net şekilde görülebiliyor, Jazz'ın Playoff'taki başarısızlığının en büyük sebebi de savunma yetersizliği. Mo Williams'ı hiçbir şey vermeden alarak PG sıkıntısını çözme yolunda önemli bir adım attılar, Marvin Williams'ın kontratını alarak bir riske girdiler ama bunlar yeterli değil. Jazz artık böyle sessiz durmamalı, gerçek, net hamleler yapmalı.

WASHINGTON WIZARDS (B+)

Gilbert Arenas-Caron Butler-Antawn Jamison üçlüsüyle görülen Playoff'lardan sonra çöküşe geçen Wizards için yeni bir umut kendini gösteriyor. Nene'yi geçen sezon aldıktan sonra bu sezon Emeka Okafor ile Trevor Ariza'nın ağır kontratlarını risk alarak üstlendiler ve takımın savunmasında çok çok büyük bir yükselişe sebep oldular. Mükemmel bir savunmacı frontcourtları var ve PG pozisyonunda John Wall gibi bir top hırsızına sahipler. SG pozisyonları için aradıkları basketbol zekası yüksek şutör resmen kucaklarına düştü ve 3. sıradan Bradley Beal'ı seçtiler. Takımın benchte de aslında potansiyeli bol. Kevin Seraphin, Trevor Booker, Jan Vesely ve Chris Singleton gayet iyi bir froncourt benchi oluşturuyor. Backcourt benchi şimdilik problemli, Jordan Crawford tek parlak isim gibi duruyor, gerçek bir PG yedekleri yok. Eğer John Wall'dan bekledikleri patlamayı bu sezon görebilirlerse Wizards'ı yıllar sonra ilk kez Playoff'ta seyredebiliriz.

10 Ağustos 2012 Cuma

Kazıkçı Lakers : Howard Lakers'ta


Aylardır muhabbeti yapılan süreç nihayet son buldu ve Dwight Howard'ın gideceği yer belli oldu. Yaptığı açıklamalarla hater sayısında katlanmaya sebep olan ve sevilen figürlerden sevilmeyen figürlerden biri olmaya doğru kayan Orlando Magic pivotu, tıpkı Shaquille O'Neal'ın zamanında yaptığı gibi Magic'i terk edip Lakers'a geçti. Bu blockbuster trade hakkında yazmamak olmaz diye düşünüyorum.
 
Klasik Lakers takası. Yine alınanların karşılığını vermeyen paketlerle takım güçlendiriliverdi.

Dörtlü takas sonucunda Lakers Dwight Howard, Chris Duhon ve Earl Clark'ı, Sixers Andrew Bynum ve Jason Richardson'ı, Nuggets Andre Iguodala'yı, Magic ise Al Harrington, Arron Afflalo, Nikola Vucevic, Moe Harkless, Christian Eyenga, Josh McRoberts, Lakers, Nuggets ve Sixers'ın korumalı 1. tur draft haklarını ve 2013 Warriors 2. tur draft hakkını aldı.

Klasik Lakers kazığı.

Steve Nash'i alarak takımı daha da güçlendiren Lakers'ın, Thunder'ın ve Heat'in atletizmiyle baş edebilmek için Dwight Howard'ı alması gerekiyordu. Onun için bu kadar uğraşmalarının sebebi de buydu. Ancak bu kadar kolay almış olmaları da epey ilginç.

Bu takas söylentisinde önce Pau Gasol'ün de takımdan ayrılacağı belirtiliyordu ancak Gasol'ü elinden çıkartmadan, sadece Andrew Bynum'ı ve çok da bir işlerine yaramayan draft hakkını kaybederek Dwight Howard'ı kadrolarına katmaları gerçekten şaşırtıcı oldu.

Büyük şehir takımlarından New York Knicks ve mazisi geniş Boston Celtics ne acılar çekerken Lakers hiç acılı dönemler geçirmedi, hep bir şekilde kazıkları vurdu ve takımını sağlam tuttu. Gasol-Grizzlies takası, bu takas, geçen sezonki Sessions-Walton takası falan akıllarda. Daha çok örnek vardır da benim aklıma gelmiyor şimdi.

2004'te Pistons'a kaybederek hüsrana uğrayan Shaquille O'Neal-Kobe Bryant-Karl Malone-Gart Payton'lı Big Four'a çok yakın bir ekip inşa ettiler ancak bu sefer daha da iddialı olduklarını söylemek mümkün.

Fark ise, karşılarında Miami Heat ve Oklahoma City Thunder gibi iki devin daha bulunuyor olması.

NBA iyice birkaç takımın götürdüğü bir lig haline geldi, hayırlısı.